Inception
     Herkese merhabalar. Aslında bu filmi daha önce tavsiye üzerine izlemiş ve beğenmiştim. Ama tamamını hatırlamak için bir kez daha izledim. Ve yeniden beğendim. Karmaşa dolu, gerçek mi rüya mı ayırt edilemeyen, bilim kurgu dolu bir film.
   “Bir tren bekliyorsun. Seni uzaklara götürecek bir tren… Trenin seni nereye götürmesini umduğunu biliyorsun, ama emin değilsin. Ama önemi yok. Bir trenin seni nereye götüreceğini nasıl umursamazsın? Çünkü birlikte olacaksınız.”


     Leonardo DiCaprio’nun bu diziden bir ödül almasını beklerdim ben. Almadığını duyunca şaşırmıştım. Tabi ki Leonardo DiCaprio diyince akla Titanik’in gelmemesi de olmaz. Genel olarak bence adamın oynadığı filmler fena değil.
“- Bir şey sorayım. Rüyanın başlangıcını hiç hatırlamazsın değil mi? Olup bitenin ortasında bulursun kendini.
- Sanırım evet.
- Peki buraya nasıl geldik?
- Şeyden geldik...”
     Konusuna geçeyim şimdi. Aklımızda olan bütün düşünceler, bilgiler rüyalarımızda korunmasız bir haldedir. Ve eğer önemli bir bilgiye sahipseniz bunu ele geçirmek isteyen kişiler olabilir. İşte başrolümüz Cobb ve Arthur bu bilgileri çalan hırsızlardır. Hem de en iyileri. Bir de tabi bilinçaltını hayal eden bir mimar var grupta. Gruptaki  mimar onları sattığı için yerine yeni bir mimar alırlar. Ariadne. Cobb eşini kaybetmiştir ve polis katil olduğunu düşünerek onu arıyordur. Yani bir kaçaktır. Bu yüzden çocuklarına kavuşamamaktadır. Bir adam onlara bir teklifte bulunur. Cobb’u çocuklarına kavuşturacaktır. Cobb grup adına bu teklifi kabul eder. Ama bir sorun vardır. Bu iş hiç kolay olmayacaktır. Çünkü hırsızlar bu sefer bir bilgi çalmayacak, bilinçaltına bir fikir yerleştireceklerdir. İmkansızı deneyeceklerdir yani.  Ve rüyalara yolculuk başlamıştır.
“- Rüyada birini tehdit edemezsin değil mi Mal?
- Tehdidin ne olduğuna bağlı. Onu öldürürsek sadece uyanır. Ama acı... Acı zihnindedir.”
     Rüya, rüya, rüya. O kadar eğlenceli ki. Uyanıyorsunuz ama hala rüyadasınız. Gerçek mi rüya mı ayırt edemiyorsunuz. Sürekli bir gizem.
     Mükemmel bir film diyemem ama ben beğendim. Bu yüzden herkese tavsiye ederim. Keyifli seyirler…

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Böğürtlen Kışı                          " Kalbinizin derinliklerinde işlenen acıyı, tek kelimeyle nasıl dile getirirsiniz?"      Böğürtlen Kışı romanı Sarah Jio tarafından yazılmış bir kitap. İtiraf etmek gerekirse Sarah Jio’nun kitapları birbirine çok benziyor. Ben Böğürtlen Kışı’ndan önce Gündüzsefası'nı okumuştum. Aynı türde iki kitap da bana yetti. Bu yüzden Sarah Jio’nun başka bir kitabını daha almaya gerek duymadım.      Bu okuduğum iki kitap da gerçekten beni çok etkiledi ve kitabın her sayfasında yaşadığım dünyadan tamamen ayrıldım sanki.
Devamı
Resim
Gömlekten Etek Yapma!      Herkese merhaba. Bugün çok güzel bir tasarımla geldim. Gömlekten etek yapacağız.      Babamın artık ona bile büyük gelen ya da artık giymediği için atmak istediği gömlekleri vardı. Onları gözüme kestirdim veeee işte buradayız. Hemen eteğin yapılış aşamalarına geçelim.      İlk olarak gömleğimizi düz bir zeminin üzerine düzgün bir şekilde koyuyoruz. İhtiyacımız olan malzemeler bir cetvel, bir makas ve işaretleyebilmeniz için herhangi bir malzeme.
Devamı
  Aralık Ayında Okuyup İzlediklerim 9 Kere Leyla      Çıktığı gün o kadar çok kötü yorum ve eleştiri gördüm ki, heyecanla beklememe rağmen bir ‘Aaa kötü mü acaba?’ diye bir endişeye kapıldım. Genel olarak fena değildi. Arada müzikal gibi sahneler de vardı. Bir daha izlemem ama pişman da değilim izlediğime yani anlayın.   Hubie’nin Cadılar Bayramı      Adam Sandler’ı sevdiğim için öncelik verip izledim. Çıtır çerez, cadılar bayramı konseptli bir diziydi. Bu konseptlerden çok bir şey beklememek lazım. Çerez gibi izleyip geçiniz efendim.
Devamı